Bu Hamd ve Senadan Sonra Resulullah’a Salat ve Selam İle İlgili Duası

Bu Hamd ve Senadan Sonra Resulullah’a Salat ve Selam İle İlgili Duası

Bu Hamd ve Senadan Sonra Resulullah’a Salat ve Selam İle İlgili Duası

Ve hamd Allah’a ki, ne kadar büyük olursa olsun hiçbir şey karşısında âciz kalmayan ve
ne kadar ince ve zarif olursa olsun hiçbir şeyi gözden kaçırmayan kudretiyle, peygamberi
Muhammed -Allah’ın salatı ona ve soyuna olsun- ile eski ümmetlere ve geçmiş asırlara değil,
bize minnet koydu; böylece bizi ümmetlerin sonuncusu kıldı; inkârcılara karşı bizi
tanıklar yaptı ve nimetiyle, az olanlar karşısında sayımızı çoğalttı.
Allah’ım, o halde vahyinin emini, yaratıklarının seçkini, kullarının arasından seçip
beğendiğin, rahmet imamı, hayır önderi ve bereket anahtarı olan Muhammed’e salat eyle
(derecesini yücelt); nasıl ki o kendini senin işin için adadı; bedenini senin uğruna
eziyetlere maruz bıraktı; (insanları) sana doğru çağırırken yakınlarıyla açıkça çelişti;
senin rızan uğruna kabilesiyle savaştı; dinini ihya etmek için akrabalarıyla ilişkisini kesti;
inkâr ettikleri için yakın olanları uzaklaştırdı; sana icabet ettikleri için uzak olanları
yakınlaştırdı; senin yolunda en uzak kimseleri dost edindi; en yakın kimselere düşman
kesildi; elçiliğini iletmek için kendini yordu; (insanları) dinine davet etmekle kendini
nice zahmetlere soktu; uğraşı, davetine muhatap olanları öğütlemek oldu; dinini aziz
kılmak, güçlendirmek ve sana karşı küfre sapanlara galebe çalmak amacıyla gurbet
diyarlarına; doğup büyüdüğü, yakınlarının bulunduğu, taşını, toprağını tanıdığı
vatanından uzak yerlere göç etti (Medine’ye hicret); ve nihayet, düşmanlara karşı elde
etmek istediği başarıyı, dostların için öngördüğü sonucu tastamam elde etti. Senden
medet umarak, güçsüz olduğu halde senin yardımınla güç kazanarak düşmanlarının
üzerine yürüdü; evlerinin içinde onlarla savaştı; karargâhlarının tam ortasında onlara
saldırdı. Derken, müşriklerin istememesine rağmen senin dinin aşikâr oldu, kelimen
yüceldi.
Allah’ım, senin yolunda çekmiş olduğu zahmetler karşısında O’nu cennetinin en yüce
derecesine yükselt. Öyle ki, derece bakımından kimse onunla eşit olmasın; makam
bakımından kimse ona denk olmasın; katında hiçbir mukarreb melek ve hiçbir mürsel
peygamber onunla boy ölçüşemesin. Ve onu, tertemiz Ehl-i Beyti ve mü’min ümmeti
hakkında kendisine vaad ettiğin güzel (kabul edilen) şefaatin en yüce mertebesiyle
tanıştır. Ey vaadi geçerli olan, sözüne vefa eden; ey kötülükleri kat kat fazlasıyla
iyiliklere dönüştüren (yüce Allah)! Hiç kuşkusuz, sen büyük lütuf sahibisin.